Bu soruyla 1998 yılının Ekim ayında girdiğim Doktora tez savunmamda jüri üyesi Prof.Dr.Yusuf ÖZTÜRK tarafından yöneltilmişti. Verdiğim cevap ise o sıralarda popüler olan “Hakimler vicdanları ile cüzdanları arasında sıkışmıştır” sözünden esinlenerek söylediğim “Hocam sağlığın sorunları Pratisyenin TUS kavgası ile Uzmanın para kavgası arasına sıkışmıştır.” sözüydü ve hocanın hoşuna gitmişti. Bu kez bana neden bu kanaattesin sorusunu yöneltince bende cevaben epeydir düşündüğüm bu sözü açtım bunu sizinle de paylaşmak istiyorum.
Pratisyen Hekim arkadaşlarım her sene biri Nisan biri Eylül ayında olmak üzere iki kez TUS sınavına girmekte ve her seferinde açılan yaklaşık 2000 kadroya asistan alınmaktadır. Peki sınava giren 30-35 bin kişiden kalanları ne yapıyor . Tabi bu görüşüm kendi gözlemlerim çerçevesindedir.Gözlemlemediğim bölgeler hakkında bir söz söylemem mümkün değildir. Sınav sonrası yaklaşık 15-20 gün izin vb yollarla dinlenen meslektaşlarım daha sonra sınavı kazanamadıklarını öğrendiklerinde moral çöküntü içine giriyorlar aldıkları puan biraz yüksek olanlarsa bir sonraki sınav kazanırım umudu ile hemen çalışmaya başlıyorlar kronik kaybedenlerse 1 ay kadar moral çöküntü içinde geçirdikten sonra tekrar çalışmaya başlıyorlar. Sınavlar yaklaştıkça bu tempolar artıyor ve sınava giriliyor bu kısır döngü bu şekilde devam ediyor gidiyor. Bu ara olan sağlık ocağı hizmetlerine olmakta. Çevre Sağlığı Hizmetleri ÇS Teknisyenlerinin ,gebe bebek takibi ebelerin, aşılar ebe ve sağlık memurlarının insafına terk edilmekte. Hekimler tek görevlerinin poliklinik yapmak onlarında bir kısmı reçete tekrarı ,bir kısmı 2. basamağa sevk tüm iş ve ev hayatı TUS çalışmak olmaktadır. Hekimin denetlemediği Sağlık personeli ne yapmakta; kişinin vicdanı ne elverdi ise o işi yapmakta. Soğuk zincire riayet azalmakta, kalem aşısı yapılmakta kısaca şekil yerine getirilerek özde hizmet kusuru devam etmektedir.
Uzmanlar ne yapmakta hastaları muayenehaneye yönlendirmekte ve tedaviler aksatılmakta , bıçak parası vs nedeni ile hastalar mağdur olmaktadırlar. Gerçi bu 1998 yıllarında idi şimdi bazı şeyler değişti. En azından alınan döner sermayeden daha az kazanan branşlar da muayenehaneler kapatıldı. Dönersermaye gelirinden fazla geliri olanlar sistemlerini devam ettirmekteler. Bunun çözümü nasıl olur bilemem de tam gün yasası artık gelse herhalde çözüm olur.
TUS problemi nasıl çözülür bilemiyorum ama bu hususta bir düzenleme gerekmekte. Benim önerim Tıp Fakülteleri 5 yıla indirip bitiren doktorlar direk sınava alınarak kadrolar çerçevesinde planlama çerçevesinde 2000-2500 kişi klinik branşa kalanın ihtiyaç kadarı aile hekimliğine ve bir kısmı da Halk Sağlığı uzmanlığına yönlendirerek mezunların tamamı ihtisasa yönlendirip. Daha sonra sınava alınmayarak bir planlama yapılır. Eski mezunlarda 5-10 yıllık bir periyotta eritilebilir.
Saygılarımla….. "